27 Ocak 2016 Çarşamba

ANNE BABA OLMAK





Şimdi nereden başlayıp  neyi yazmalıyım?

Yetimhanelerde günün 18 saatini karyolanın arkasında geçirmek zorunda kalan 0-3 yaş arasındaki çocukların yaşadığı dramın içimi nasıl parça parça ettiğini mi, yoksa çocuğunu oraya bırakanlara duyduğum öfkeyi mi?

Büyük konuşmak istemem elbette geçerli zorunluktan, istemeden de olsa çocuğunu bırakanlar vardır. Ama bir de çocuğu bir kurtuluş olarak görüp, kurtuluş olmayınca bırakanlar var. İşte öfkem onlara. Belki çok idealist ve mükemmelliytçi yaklaşıyorumdur.

Bebek...

Tanrı'nın en değerli armağanı insana ve en büyük mucizesi. Kimi yıllarca isteyip doktor doktor gezmek zorunda kalıp o armağana ulaşırken, kimisi bu mucizenin farkına bile varmadan sahip oluyor. Anne olmadan önce de diyordum şimdi yaşarken de savunuyorum "Anne- baba" olmak çocuk sahibi olmaktan çok daha fazlası. Eğer çocuğun varsa, değil bir kaç aylık, 40 yaşında da olsa O senin hayatının mucizesi ve kıymetini bilmelisin. Eğer Ona sormadan, kendi iradenle Onu hayata getirdiysen O senin her daim başının tacı olmalı.

Ne uykusuz geceler, ne giymeyip giydirmen bir lütüf.
Her çocuk rızkıyla gelir dünyaya ve bir annenin babanın görevi maddi manevi her daim onun yanında olmasıdır.
Her durumda kapı gibi arkasında durmasıdır çocuğunun.
Anne baba olmak "Benden bu kadar" demeden her daim vermektir.
Onun için vazgeçtiklerinden değil, mutluluğu için neler yapmak istediğini anlatmaktır.
Anne baba olmak çocuğunla büyümek, torunlarınla çocuk olmaktır.
İmkanlar eşit olmayınca çocuklara sunulanlar da değişiyor.
Önemli olan onlara değer verildiklerini hissettirerek, sevgiyle büyütmek.

İdealist, hayatının mucizesinin kıymetini bilen bu ebebeynler çocukları için herşeyin en iyisini, ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken, onları kendi ayakları üstünde durabilen,  fikri hür, vicdanı hür, özgür bireyler olarak yetiştirmeye çalışırken,gelişimleri için türlü türlü oyuncaklar alıp, cicicili bicili giydirip süslerken, bazı çocuklar yarım metrekarelik karyola alanlarında ömürlerinin ilk yıllarını dolduruyorlar.

Suçlu ararsak bulmak kolay ama bilmemiz gereken zararın neresinden dönersek kar olduğu. Çocuklar bizim geleceğimiz. 10-15 yıl sonra O cocuklar, bizim el bebebek gül bebek yetiştirdiğimiz çocukların sıra arkadaşı, 200-25 yıl sonra da iş arkadaşı olacaklar. Yolun daha başındayken, daha yaralar oluşmadan saralım çizikleri, saralım ki ilerde kangren kollar, bacaklar olmasın. Lütfen duyarlı olalım, imkanlarımız doğrultusunda koruyucu ailelik bilincini artıralım.

Koruyucu ailelik ile ilgili detaylı bilgiyi http://www.koruyucuaile.gov.tr adresinden alabilirsiniz.

Başınızı yastığa koyduğunuzda gönlünüzün huzurla dolduğu, sağlıklı, mutlu güzel günlere.


27.01.2016 

13 Ocak 2016 Çarşamba

Haftalar sonra kendimle başbaşa



Ballıbademlokumum  uyuyor  ve haftalar sonra kendimle başbaşa kalma fırsatı bulabildim. Öyle bir duygu ki bu, bir yandan yapmayı planladığın birçok şeyden bir tanesini yapmaya karar verirken bir yandan da ay şimdi uyanırsa düşüncesi. Kaçamak sevgiliyle buluşmanın tatlı telaşı gibi.

Çalışan annelere sorsanız en zoru çalışan anne olmak derler. Sabahın erken saatinde uyanıp, çocuğu  ve kendini hazırlamak.  Eğer şanslıysanız anane/ babanenin size gelmesi, ya da  eşinizin  çocuğu onlara bırakması, yok şans size arkasını çevirmişse çocuğu  onlara bırakıp işe gitmek, toplantılar, sunumlar, raporlar ve "ay kuzum ne yapıyor şimdi" düşünceleriyle geçen yoğun bir gün ardından eve gelip yemek hazırlama, kuzucuğunuzun uyku sefasına yolculuğuna kadar hasret gidermek ve akabinde bir yandan evin işleri bir yandan eve erken gelmek için yanınızda getirdiğiniz işler arasındaki günü kurtarma çalışmaları.


Adı her kadar çalışmayan anne olsa da sabahtan akşama çocukları peşinde koşarken bir yandan da evin temizliği, yemeğiyle uğraşan anneler var. "Yoruldum" demeyi bile ağızlarının içinde utana sıkıla söyleyen anneler. Dışarıdan bakıldığında; tüm gün evde olup, neden yorulduğuna anlam verilemeyen anneler. Üretmeyi, kendini yenilemeyi, hayata değer katmayı seven ama ya kuzucuğunu bırakacak kimsesi olmadığı ya da kuzucuğunu bırakmaya yüreği elvermeyip kendini ailesine adayan anneler.


Annem hep derdi "Anne olunca anlarsın" diye. Anne olunca anlıyormuşsun anne olmanın ne demek olduğunu. İster çalışsın, ister çalışmasın anne olmanın başlı başına bir iş olduğunu.

Anne olmak;
İğneyle çukur açmak.
Tığ ile kilim dokumak.
Dizi izlemekten vazgeçmek.
Sıcak yemek yemeyi unutmak.
En son doyasıya ne zaman uyuduğunu hatırlayamamak.
Anne olmak;
Çocuğunu eğitebilmek için kendini eğitmek.
Çocuğunu mutlu etmek için mutlu olmak.
Çocuğu sağlıklı beslensin diye sağlıklı beslenmek.
Anne olmak;
Hayattaki en büyük mucizeye şahit olmak
Ayak basılmamış kar gibi beyaz olmak
Yaşayamadığın çocukluğu yaşamak
Anne olmak;
Bir ömrü adamak
Karşılıksız ve çıkarsız

Anne olmak Mayıs ayının 2.pazar gününe sıkıştırılmayacak kadar özel ve doyumsuz. Hayatınızın o en değerli mucizesine her baktığınız gün sizin gününüz olsun. Ve siz hep mutlu olun ki, kuzucuklarınız da hep mutlu olsun.

Ve hazır fırsat bulmuşken gecikmiş yeni yıl dileklerimi de paylaşmak isterim.

Hani geçen yıllarda canı yürekten dilediğiniz ve kısmet olup gerçekleşmeyen dilekleriniz var ya, inşallah bu sene takvimde kendilerine uygun bir gün bulup, size merhaba derler. Huzurla, sağlıkla, tüm sevdiklerinizle beraber, hayrla yaşayıp bolca  hayra vesile olacağınız bir yıl olsun inşallah.

Melike Nazlı YAZAROĞLU TUNÇ
13.1.2016

4 Aralık 2015 Cuma

Yazmak



Günaydın,

Dün akşam Kadıköy Anneleri &Kadıköy Moms'da "Lokal Anne Grupları" üzerine çalışma yapmış Aslı Hanım. Çok yeni başladığımız bu yolda bizden de bahsetmiş. Sabaha karşı Ballıbademlokumumu uyutmaya çalışırken gördüm. İçimi bahar sabahının iç kıpırdatan heyecanı aldı. Umarım üstlenmiş olduğum bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirip, Acıbadem Anneleri olarak hep beraber çocuklarımıza ve kendimize değer katacak projelerde sık sık  bir araya geliriz.

Günün en çok bu saatlerini sevdiğimi itiraf etmem gerek sanırım. Ballıbademlokumumun henüz uyanmadığı, benim kendime ayırabildiğim anlar.Dış dünyada neler olduğunu öğrenmek için gazetelere bakabildiğim, zaman zaman hem kendim hem de ballıbademlokumum için yazılar yazabildiğim anlar. ileride bu anlara filitre kahvemi de eklemeyi hayal ediyorum ama şimdilik emziren bir anne olarak hayal aşamasındayım.

Yazmak... İlkokul 5'den beri yazıyorum. Başlarda düzenli olarak, okula gidip gelmelerimi ve ne yiyip içtiğimi yazdığım defterim, zamanla çözümsüz sorularımın çözümünü bulduğum, asla unutmak istemeyeceğim anlarımın şahidi olan bir yol arkadaşına dönüştü. Hayatın koşturmacasından pek sık yazamasam bile, zaman zaman "Geçen yıl bugünlerde ne yapıyormuşum" deyip sayfaları  karıştırmak, bazen şimdilerde anlamını yitiren ama o zamanlar en büyük sorunun o olduğunu düşünüp, kendimi yemelerimin, aslında hayatın sadece yaşadığın anlardan ibaret olduğunu ve "Su akar, yolunu bulur" sözünü hatırlatıyor her defasında. İşte bu yüzdendir artık daha tevekkelim ve Ballıbademlokumuma da bunu öğretmeye çalışıyorum . Çünkü gördüm ki bazen sen ne yaparsan yap, herşey olacağına varıyor. Ama elbette en önemlisi vicdanın rahat olması. Bu yüzden ben elimden geleni yapıp, akşam bir kaç saatliğine de olsa başımı yastığa koyduğumda  içim rahatsa, tek hesap vermem gerekene hesabımı verebiliyorsam benim için yeterlidir. (Acıbadem sokaklarında geçen yıllarda aldığım dersleri, kısmetse bundan sonra bol bol yazıyor olacağım.)

Ballıbademlokumuma öğretmeye çalışıyorum deyince, söz dinleyen bir çocuğum olduğunu sanmayın. Bugün itibariye 7 ay 1 haftalık. Ama ben hayatıma girdiğini öğrendiğim günden beri onun için bir defter tutuyorum. İlk öğrendiğimdeki duygularımızı, büyükanne ve dedelere haber verişimiz (beklediğimizden de güzel bir süpriz oldu. O da ayrı bir yazı konusu olsun),  her doktor kontrolü sonrasındaki gelişimlerimiz  ve ultrason görüntüleri, doğum heyecanı, ilk kucağıma aldığımdaki duygularım, lohusalık dönemi, özel günlerimiz ve devam eden rutin doktor kontrollerimizdeki aylık gelişimi.Nereye kadar yazarım diye sorsanız hedefim kalemim yettiği kadar. Neden yazdığımı sorarsanız, hayat hiç bir anı geri alınmayacak kadar değerli, hata yapmaksa en büyük lüks. Hatalar elbette olacak ama her anne gibi ben de Ballıbademlokumumun en az çizikle bu yolculuğu sürdürmesini diliyorum, o yüzden de bildiğim herşeyi öğretmek, anlatmak istiyorum (tıpkı annemin bana öğrettiği gibi), hani olur da unuttuklarım olursa okuyarak tamamlasın.

Bu gece bir kaç saatliğine de olsa başınızı yastığa koyduğunuzda huzurla ve mutlulukla uyumanızı sağlayacak kadar güzel bir gün olsun.

Mutlu haftasonları,

Melike Nazlı YAZAROĞLU TUNÇ
05.12.2015








3 Aralık 2015 Perşembe

Merhaba


Herkese Merhaba,

Yoğun tempoda geçen öğrencilik yılları akabinde; toplantılar, sunumlar ve bol mesaili bir iş hayatı sonunda bebek sahibi olup evde oturmak pek de bana göre olan birşey değildi. Bir yandan kızımla (ki ben kendisine "Ballıbademlokumum" diyorum) zaman geçirme arzusu bir yandan da geçen her günü birbirinden farklı, kendime ve çevreme faydalı olma düşüncesi ve vazgeçilmezim yazma isteği sonunda, kafamda çakan bir şimşek misali kendimi "Acıbademanneleri" blogunu kurma telaşı içinde buldum.

Herşeyden önce bu telaşıma ilham olan Kadıköy Anneleri ve Pendik Anneleri gruplarına  ve her durumda yanımda olan aileme teşekkürü bir borç bilirim.

Havalar ne kadar çok soğumasada, Ballıbademlokumumla dışarı çıkmak pek kolay olmuyor.Bu yüzden benim gibi evin çevresinden pek de uzaklaşamayan ama hayattan keyif almayı bilen, üretmeyi seven, enerjik anneler ve torunlarıyla zaman geçirmeyi seven ananeler& babanelerle  bir araya gelip hem sohbet edip birbirimize değer katalım, hem de ileride zaten mecburen dijital hayata adapte olacak kuzularımızın en güzel günlerini kendi arkadaşlarıyla geçirebilecekleri bir platformumuz olsun istedim. Tabii yolu Acıbadem'den geçen herkese kapılarımız açık.

Bir zamanlar hayalini bile kuramadıklarımız, şimdi en güzel gerçeklerimiz. Hayalini bile kurmaya cesaret edemeyeceğimiz kadar güzel günleri hepbirlikte paylaşmak dileğiyle.

Sevgiler,

Melike Nazlı YAZAROĞLU TUNÇ
03.12.2015